
Devlet memurlarına uygulanacak disiplin cezalarının amacı, kamu hizmetinin düzenli, güvenilir ve etkin biçimde yürütülmesini sağlamak; kamu görevlilerinin görev, yetki ve sorumluluklarını hukuk devleti ilkeleri çerçevesinde yerine getirmelerini temin etmektir. Disiplin cezaları, memurun göreve bağlılığını artıran, kamu düzenini koruyan ve kamu hizmetinin itibarını güçlendiren araçlardır. Bu cezaların türü, kapsamı ve uygulanma yöntemleri kanunla sınırlandırılmıştır. Dolayısıyla disiplin cezalarının hukuki dayanağı ve uygulanma koşulları, keyfî değil sıkı şekil şartlarına bağlı bir yapıya sahiptir.
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 124–145. maddeleri disiplin suçları ve ceza türlerini düzenler. Uyarma, kınama, aylıktan kesme, kademe ilerlemesinin durdurulması ve en ağır yaptırım olan devlet memurluğundan çıkarma cezaları 657 disiplin cezası kapsamında yer alır. Kanun, memurluktan çıkarma sebeplerini sınırlı olarak saymış, hangi fiillerin bu cezayı gerektireceğini açıkça belirlemiş ve süreç içindeki tüm usul kurallarını tanımlamıştır.
Memurluktan çıkarma, memuriyetten kesin olarak uzaklaştırılmayı ifade eder ve geri dönüşü ancak dava yoluyla mümkündür. 657 sayılı Kanun’un 125/E bendine göre başlıca sebepler şunlardır:
Bu sebeplerin değerlendirilmesinde fiilin sübuta ermiş olması, delillerin kesinliği ve orantılılık ilkesi önem taşır.
Memurluktan çıkarma cezası ancak disiplin soruşturması sonucunda verilebilir. Soruşturma, hem şekil hem esas yönünden sıkı kurallara bağlıdır. Memurun savunma hakkı temel anayasal bir güvencedir ve soruşturma sürecinde en kritik unsurlardan birini oluşturur. Savunma hakkının kısıtlanması, cezanın iptaliyle sonuçlanabilecek önemli bir usul hatasıdır.
İddialar üzerine idare tarafından “ön inceleme” başlatılır ve olayın niteliğine göre bir muhakkik (soruşturmacı) görevlendirilir. Muhakkik, delilleri toplar, tanık beyanlarını alır, kamera kayıtlarını inceler ve tüm bulguları raporlaştırır. Bu aşama çok önemlidir; zira delil toplama yöntemlerindeki eksiklik veya tarafsızlığı zedeleyen uygulamalar, idari yargıda iptal nedeni olarak kabul edilmektedir.
Memura savunmasını yapabilmesi için makul süre tanınmalıdır; uygulamada genellikle en az 7 gün kabul edilmektedir. Savunma hakkı tanınmadan ceza verilmesi, savunma için yeterli zaman verilmemesi veya savunma isteminin tebliğ edilmemesi ciddi usul hatalarıdır ve disiplin cezasının iptaline yol açabilir. Usul hataları, çoğu zaman olayın esasına girilmeden bile cezanın iptali sonucunu doğurur.
Soruşturma raporu tamamlandıktan sonra dosya incelemeye hazır hâle gelir ve disiplin cezası vermeye yetkili makam tarafından karara bağlanır. Memurluktan çıkarma cezalarında süreç daha ağır usullere tabidir; disiplin kurulları ve yüksek disiplin kurulları değerlendirme yapar. Karar oluşturulurken memurun geçmiş hizmeti, fiilin niteliği, kast olup olmadığı ve kamu hizmetine etkileri dikkate alınır.
Memurluktan çıkarma cezası, çoğu kurumda Yüksek Disiplin Kurulu tarafından verilir. Kurul kararlarının geçerli olabilmesi için toplantı yeter sayısı, oy çokluğu koşulları ve karar gerekçesinin açıkça belirtilmesi gerekir. Kurulun objektif değerlendirme yapması, delilleri somut biçimde tartması ve orantılılık ilkesi doğrultusunda karar vermesi zorunludur.
Verilen disiplin cezası memura resmî tebligat yoluyla bildirilir. Tebligatın usule uygun yapılmaması, dava açma sürelerinin yanlış işlemesine ve idarenin işleminin sakatlanmasına yol açabilir. Bildirimle birlikte ceza yürürlüğe girer; memurluktan çıkarma cezasına karşı dava açma süresi 60 gündür.
Memur, çıkarma cezasının hukuka aykırı olduğunu düşünüyorsa doğrudan idare mahkemesinde iptal davası açabilir. Bu dava, hem usul hem esas yönünden tam bir yargısal denetim sağlar. Mahkeme, soruşturmanın usulüne uygun yürütülüp yürütülmediğini, delillerin yeterli olup olmadığını ve cezanın orantılı olup olmadığını değerlendirir.
İdare mahkmesi iptal davası açılırken hukuka aykırılık iddialarının somutlaştırılması önemlidir. En yaygın iptal gerekçeleri şunlardır:
Bu gerekçelerin mahkemece değerlendirilmesi, kamu hizmetinin hukuka uygun yürütülmesi açısından önemlidir.
Mahkeme, dava devam ederken memurun mağduriyetini gidermek amacıyla yürütmenin durdurulması kararı verebilir. Bu karar için iki şart aranır:
Disiplin cezasının yargı denetiminde en önemli unsur delil yeterliliğidir. Mahkemeler, idarenin sunduğu delillerin objektif, somut ve hukuka uygun olup olmadığını inceler. İşlemin ispat yükü idareye aittir. Memur ise karşı delil sunarak iddiaları çürütebilir ve soruşturma sürecindeki eksiklikleri ortaya koyabilir.
Tanık beyanları, kamera görüntüleri, dijital kayıtlar ve yazışmalar disiplin soruşturmalarında sık kullanılan delillerdir. Ancak delillerin hukuka uygun elde edilmesi ve objektiflik testini karşılaması gerekir. Kamu görevlisinin aleyhine seçici delil toplanması veya önemli bilgilerin görmezden gelinmesi mahkemece ciddi usul eksikliği olarak değerlendirilir.
İdare mahkemeleri, cezanın orantılı olup olmadığını değerlendirirken aynı kurumda benzerfiilleri işleyen personele verilen cezaları da dikkate alabilir. Aynı nitelikteki eylemlerde farklı cezalar verilmesi eşitlik ilkesine aykırı bulunabilir. Orantılılık ilkesi bakımından aykırılık, cezanın iptal edilmesinde yaygın bir gerekçedir.
İptal davası sonucunda memurluktan çıkarma cezası kaldırılırsa, memur eski görevine veya denk bir göreve döndürülür. Bu durumda idare, memurun uğradığı mali ve özlük kayıplarını gidermek zorundadır. Memur, parasal haklarını geriye dönük olarak eksiksiz şekilde alır.
Göreve iade davası ile göreve iade kararı verilirse memur, görevden uzak kaldığı süre boyunca alması gereken tüm maaş ve özlük haklarını alma hakkına sahiptir. Buna; maaş, ek ödeme, ikramiye hakkı, sosyal yardımlar, derece/kademe ilerlemeleri ve diğer mali haklar dahildir. İdare bu hakları faiziyle birlikte ödemek zorundadır.
Memur, disiplin cezasının haksız şekilde verilmesi nedeniyle kişilik haklarının zedelenmesi, mesleki itibarının sarsılması veya psikolojik etkiler ortaya çıkması hâlinde manevi tazminat talep edebilir. Her ne kadar idari yargıda manevi tazminat daha sınırlı kabul edilse de ağır ihlallerde bu talep mümkün hale gelir. Özellikle usule aykırı soruşturma süreçleri ve hukuka aykırı çıkarma kararları manevi tazminatın dayanağı olabilir.