
Velayet, ebeveynlerin reşit olmayan çocukları üzerindeki hak ve yükümlülüklerini kapsayan en temel hukuki durumdur. Boşanma davası ile birlikte veya bağımsız bir dava ile belirlenmiş olan velayet, koşulların değişmesi halinde yeniden gözden geçirilebilir.
Velayetin belirlenmesi ve değiştirilmesi süreçlerinin temelini, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nda (TMK) yer alan genel ilkeler ve özellikle "çocuğun üstün yararı" ilkesi oluşturur. Mahkeme, velayetin kimde kalacağına (anne veya baba) karar verirken, çocuğun bedensel, zihinsel, ahlaki ve sosyal gelişimini en iyi şekilde sağlayacak ortamı ve kişiyi aramaktadır.
Aslında Türk Medeni Kanunu’na (TMK) göre, velayet bir kez belirlendikten sonra çocuğun hayatında istikrar sağlanabilmesi ve düzenin korunabilmesi için velayetin değiştirilmesi konusunda katı bir yaklaşım söz konusudur. Hukukumuz, çocuğun sık sık ebeveyn değiştirmesinden kaynaklanabilecek duygusal travmaları önlemeyi amaçlar. Bu nedenle mahkemeler, sırf ebeveynlerden birinin isteği ile değil, ancak mevcut velayet durumunun çocuğun fiziksel veya psikolojik gelişimini olumsuz etkilediğini gösteren "yeni ve ağırlaşmış olgular" varlığında velayetin değiştirilmesi yönünde karar verebilir.
Velayet değişikliğinde en temel kriter elbette çocuğun üstün yararı ilkesidir. Bu ilke, her somut olaya göre doğru bir şekilde mahkeme tarafından gözetilir. Hâkim; çocuğun yaşı, ihtiyaçları, eğitim durumu, alıştığı çevre, velayeti talep eden ebeveynin çocuğa ayırabileceği zaman ve bakım yeteneği gibi birçok faktörü göz önünde bulundurur. Mevcut velayetin bu üstün yararı zedelediği kanıtlandığında, velayetin değiştirilmesi hukuken mümkün hale gelir. ("Velayetin Değiştirilmesi Davası" başlıklı makalemize buradan ulaşabilirsiniz.)
Velayetin değiştirilmesi davası açılabilmesi için, boşanma hükmünden sonra veya mevcut velayet düzenlemesinin yapılmasından sonra ortaya çıkan, velayetin yeniden düzenlenmesini gerektiren, haklı ve zorunlu nedenlerin bulunması gerekir.
Bu nedenler, TMK'nın 349. maddesi ve genel velayet hükümleri çerçevesinde belirlenir.
TMK m. 349, cümle 2: …Ancak, çocuğun menfaati gerektirdiğinde velâyet sahibi değiştirilebileceği gibi, durum ve koşullara göre velâyet kaldırılarak çocuğa vasi de atanabilir.
Velayetin değiştirilmesi talebinin kabul edilmesi için, boşanma kararı verilirken veya velayet düzenlenirken mevcut olmayan, sonradan ortaya çıkan yeni olguların bulunması gerekir. Örneğin, velayeti elinde bulunduran ebeveynin ağır bir hastalığa yakalanması, çocuğu gözetme yükümlülüğünü yerine getiremeyecek derecede uzak bir yere taşınması, çocuğun bakımını ihmal etmesi veya ahlaki yaşam tarzının çocuğun gelişimini olumsuz etkileyecek ölçüde değişmesi gibi "ağırlaşan koşullar" bu kapsamda değerlendirilebilmektedir.
Velayeti elinde bulunduran ebeveynin, velayet görevini kötüye kullanması veya ağır ihmali, velayetin değiştirilmesi için en önemli nedenlerdendir. Çocuğun eğitimini, sağlığını veya gelişimini tehlikeye atacak davranışlar sergilemesi, çocuğu fiziksel veya duygusal olarak ihmal etmesi, diğer ebeveynle olan kişisel ilişki düzenini keyfi olarak engellemesi, ebeveyn yetersizliği olarak kabul edilebilir ve velayetin ondan alınmasını gerektirebilir.
Velayetin değiştirilmesi davalarında hâkim, tarafların sunduğu delillerle bağlı olmakla birlikte, çocuğun üstün yararı ilkesi gereği, iddiaların doğruluğunu re'sen (kendiliğinden) araştırmakla yükümlüdür.
Mahkeme, gerçeği en doğru şekilde tespit edebilmek için adli süreçte görevli uzmanlardan (psikolog, pedagog, sosyal çalışmacı vb.) yardım alabilmektedir. Bu uzmanlar, hem velayeti talep eden hem de velayeti elinde bulunduran ebeveynin yaşam koşullarını, ev ortamını ve çocukla olan ilişkilerini yerinde inceler. Hazırlanan sosyal inceleme raporu ve psikolojik rapor velayet davasının sonucunu doğrudan etkileyen en önemli delillerdir. Bu raporlar, çocuğun kimin yanında kalmasının ruhsal ve fiziksel sağlığı için daha uygun olduğunu bilimsel verilerle ortaya koyar.
Uzman raporlarının yanı sıra, tanık beyanları da çocuğun mevcut yaşam koşullarını ve ebeveynlerin tutumlarını göstermesi açısından önemlidir. Bu kapsamda çocuğun öğretmenleri gibi yakın çevreden kişiler tanık olarak dinlenebilmektedir. Ayrıca, çocuğun okul başarı durumu, devam kayıtları ve sağlık durumuyla ilgili resmi kayıtlar da ebeveynin gözetim görevini ne ölçüde yerine getirdiğini ispatlayan yazılı deliller arasında yer alabilmektedir.

Velayetin değiştirilmesi davaları genellikle uzun sürebileceği için, yargılama devam ederken çocuğun menfaatlerinin korunması amacıyla geçici nitelikte tedbir kararları alınabilir
Davanın açılmasıyla birlikte, mahkeme, mevcut durumun ciddiyetine bağlı olarak yargılama süresince geçerli olmak üzere geçici velayet kararı verebilir. Bu karar, velayetin tedbiren talep eden ebeveyne verilmesi anlamına gelebilir.
Ayrıca, mahkeme velayeti elinde bulundurmayan ebeveyn ile çocuk arasında kişisel ilişki düzenini de geçici olarak yeniden belirler. Bu karar hemen uygulanmaya başlanır.
Velayet değişikliği davası devam ederken, çocuğun ihtiyaçlarının karşılanması için mahkemece uygun görülen miktarda tedbir nafakasına hükmedilebilir. Bu nafaka, davanın sonuçlanmasına kadar geçerli olmak üzere, çocuğun giderlerini karşılamakla yükümlü olan ebeveyn tarafından ödenir ve kararın verilmesiyle birlikte muaccel hale gelir.
Türk Medeni Kanunu'na göre, mahkeme velayetle ilgili kararlarda küçüğün görüşünü de alır. Elbette bunun mümkün olabilmesi için küçüğün idrak çağında bulunan bir çocuk olması gerekir.
Çocuğun görüşünün alınması zorunlu olmakla birlikte, bu görüşün kararı ne ölçüde etkileyeceği, çocuğun "idrak gücüne" yani yaş ve olgunluk kriterine bağlıdır.
Genel görüş; 8 yaş üzeri çocukların görüşlerinin alınması, 12 yaş ve üzeri çocukların ise görüşlerinin daha büyük ağırlık taşıması gerektiği yönündedir. Ancak asıl olan, çocuğun ifade edilen görüşünün gerçekten kendi özgür iradesi olup olmadığıdır.
Çocuğun görüşü tarafların önünde değil, uzmanlar eşliğinde farklı bir ortamda alınmalıdır. Bu sayede, çocuğun ebeveyn baskısı altında kalmadan samimi düşüncelerini ifade etmesi sağlanır ve pedagog raporu ile bu görüşler mahkemeye sunulur.
Velayetin değiştirilmesi davasının kesinleşmesiyle birlikte, yeni velayet düzenlemesinin fiili olarak hayata geçirilmesi aşamasına geçilir.
Çocuğun, velayet sahibi ebeveyne teslimi gerçekleşmezse bu süreç Adli Destek ve Mağdur Hizmetleri Müdürlükleri tarafından, çocuk dostu bir ortamda ve pedagoglar eşliğinde, hassas bir şekilde yürütülmektedir. Teslime direnen ebeveyne karşı hukuki yaptırımlar uygulanır. Bu düzenleme 2022 yılında getirilmiştir. 2022 öncesinde icraen teslim şeklinde icra müdürlükleri tarafından yürütülmekteydi.
Velayeti kazanan tarafın en önemli görevlerinden biri, çocuğun yeni duruma uyum sürecini desteklemek ve velayeti kaybeden tarafla çocuk arasındaki kişisel ilişki düzenine uygun davranmaktır. Mahkeme kararı, bu iletişimin şeklini ve sıklığını da detaylı bir iletişim planı ile düzenler. Bu plana uyulmaması, velayet görevinin ihmali sayılarak gelecekte yeni bir velayetin değiştirilmesi davasına dahi gerekçe oluşturabilir.
Konu ile ilgili dikkatinizi çekebilecek makalelerimize aşağıda yer verdik. İlgili makaleye ulaşabilmek için başlığın üzerine tıklayabilirsiniz.