
Ceza hukukunda “mükerrer suç” kavramı, bir kişinin daha önce kesinleşmiş bir mahkûmiyeti bulunmasına rağmen yeniden suç işlemesi durumunu ifade eder ve bu durum “tekerrür” olarak adlandırılır.
("Suçta Tekerrür ve Mükerrerlere Özgü İnfaz Nedir?" başlıklı yazımıza buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.)
Mükerrerlik sadece failin sabıka kaydına işlenen bir bilgi değildir; cezanın infazında özel ve daha katı kurallar uygulanmasına yol açtığı için, hem maddi ceza hukuku hem de infaz hukuku açısından önemli sonuçlar doğurur.
Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 58. maddesi mükerrerlik kavramını ayrıntılı biçimde düzenler.
TCK m. 58/1: Önceden işlenen suçtan dolayı verilen hüküm kesinleştikten sonra yeni bir suçun işlenmesi halinde, tekerrür hükümleri uygulanır. Bunun için cezanın infaz edilmiş olması gerekmez.
Buna göre, failin önceki cezası kesinleştikten sonra yeni bir suç işlemesi halinde tekerrür hükümleri devreye girer.
Ayrıca TCK 58/9’da düzenlenen “özel tehlikeli suçlular” grubu - suçu meslek edinenler, itiyadi suçlular ve örgüt mensupları - mükerrerlere özgü infaz rejimine tabi tutulabilir. Bu durum fail açısından daha sıkı bir infaz süreci anlamına gelir.
Tekerrür hükümlerinin uygulanması, yargılama sırasında mahkeme tarafından açıkça belirtilir. Hangi mahkumiyetin tekerrüre esas alındığı, kararda açık biçimde gösterilmelidir.
Kanun bazı durumlarda tekerrürü tamamen devre dışı bırakır; örneğin 18 yaşından küçükken işlenen suçlar tekerrüre esas olamaz.
Tekerrür hükümleri hem cezanın infazını hem de koşullu salıverme sürelerini etkilediği için, yanlış uygulanması halinde ciddi hak kayıpları doğabilir.
Mükerrerlik, infaz aşamasında diğer hükümlülerden tamamen farklı bir rejimi beraberinde getirir.
Mükerrerlere özgü infaz süresi, 5275 sayılı Ceza İnfaz Kanunu’nun 108. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre mükerrer hükümlüler, koşullu salıvermeden yararlanırken daha uzun süre cezaevinde kalabilir. Ayrıca açık cezaevine geçiş daha sıkı değerlendirilir; iyi hâl incelemesi ve disiplin raporları daha belirleyici hale gelir. Denetimli serbestlik süresi ise mükerrerlik nedeniyle artırılabilir ve infaz hâkimi bu süreyi uzatma yetkisine sahiptir. ("Denetimli Serbestlik Nedir?" başlıklı yazımıza buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.)
Koşullu salıverme mükerrer hükümlülerde daha katı uygulanır. Kanuna göre, tekerrür nedeniyle koşullu salıverme süresi uzatılabilir, ancak bu uzatma tekerrüre esas alınan önceki cezanın en ağırından fazla olamaz.
2025 yılında infaz hukukunda yapılan değişiklikler, özellikle mükerrir suçlular açısından doğrudan etkiler yaratmaktadır. Aşağıdaki başlıklarda bunlara değiniyor olacağız.
2025’te yürürlüğe giren 7550 sayılı Kanun (10. Yargı Paketi) ile infaz sisteminde bir dizi esaslı düzenleme yapılmıştır.
Yeni düzenleme ile daha önce “iki defa mükerrer” olan hükümlüler için koşullu salıverme yolunun açılması sağlanmıştır. Özellikle 5275 sayılı Ceza İnfaz Kanunu’nun 108. maddesinde yapılan değişiklik, ikinci kez tekerrür eden hükümlüler için infaz rejimini yeniden belirlemiş; dörtte dördü infaz etme kuralı, belirli şartlarda dörtte üçe indirilmiştir.
2025 değişikliği her ne kadar bazı mükerrer hükümlülerin koşullu salıverme hakkını genişletse de, “mükerrer suçlarda infazın zorlaştırılması” yönünde de bazı kısıtlayıcı unsurlar var.
Yeni düzenlemeye göre, ikinci kez mükerrer konumda olan hükümlüler için infaz oranı 4/4’ten 3/4’e düşürülmüş olsa da, bu avantaj koşullu salıverme şartlarının yerine getirilmesine bağlıdır.

Mükerrerlik durumunda savunma sadece yargılama boyunca değil, infaz süreçlerinde de devam eden bir hukuki mücadeledir. Savunma stratejisinin başarısı, hem suçun niteliğinin doğru belirlenmesine hem de tekerrür hükümlerinin doğru uygulanıp uygulanmadığının değerlendirilmesine bağlıdır.
Savunmanın en önemli araçlarından biri, fiilin hukuki vasfının tartışılmasıdır. Suçun daha ağır bir madde kapsamında değerlendirilmesi tekerrür hükümlerini daha sert hale getirebilir; bu nedenle failin lehine olacak şekilde suç vasfının değiştirilmesi savunmada kritik rol oynar. Örneğin nitelikli hâller yerine basit hâl kapsamında değerlendirme yapılması, hem temel ceza miktarını düşürür hem de mükerrerlikte infaz süresini kısaltır.
Eğer isnat edilen ikinci suçun delilleri zayıfsa, savunmanın ana ekseni beraat talebi olmalıdır. Bunun dışında, önceki mahkûmiyetin kesinleşmiş olup olmadığı, tekerrüre esas alınabilir nitelikte bulunup bulunmadığı ve yargılama sırasında sanığa ek savunma hakkı tanınıp tanınmadığı da önem kazanır.
İnfaz sürecinin her aşamasında infaz hakimliğine başvuru yapılabilir. Denetimli serbestlik süresinin uzatılması, açık cezaevine geçişin ertelenmesi, disiplin cezalarının kaldırılması ve koşullu salıverme hesaplamasına ilişkin hatalar infaz hâkimliği tarafından denetlenebilir.
İnfaz aşamasında temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği durumlarda Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) bireysel başvuru yapılabilir. Orantısız infaz süreleri, koşullu salıvermenin haksız şekilde engellenmesi, açık cezaevine ayrılmada hukuksuz sınırlamalar veya makul süre ilkesi ihlalleri AYM tarafından incelenebilir. İç hukuk yollarının tamamen tüketilmesinin ardından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvuru yapılması da mümkündür.
Uygulamada sık karşılaşılan sorunlardan biri, farklı mahkemelerin tekerrür tespitinde aynı kriterleri kullanmamasıdır. Bazı mahkemeler önceki mahkûmiyetin tekerrüre elverişli olup olmadığını ayrıntılı incelemeden karar verebilmekte veya kararda hangi cezanın tekerrüre esas alındığını açıkça göstermemektedir. Bu durum infaz aşamasında belirsizlik yaratır ve hükümlünün hak kaybına yol açabilir.
Yargıtay kararları, mükerrerlik ve infaz rejimi açısından yol gösterici niteliktedir. Dolayısıyla Yargıtay kararları emsal teşkil edeceğinden ilgili davada verilecek karara ışık tutabilirler.